“Lâkap mafyası”na
karşı “IRC Hukuku”!
Bir ay sonra
yeniden beraberiz... Tabiî, dergimizin okuyuculara ulaşmasından bir sonraki
ayın dergisinin hazırlanmasına kadar geçen süreç içinde, sizlerle irtibatımız
çeşitli iletişim yollarıyla hep devam ediyor. IRC server’ımızın açılmasıyla
beraber, ilişkilerimiz iyiden iyiye interaktif bir hal aldı. IRC
server’ımızdaki (irc.pclife.com.tr ve irc.pcworld.com.tr) resmî sohbet
odalarında çeşitli toplantılar gerçekleştirmeye başladık.
Özellikle, ne
dergi ne de bir başka özel yolla ilan etmememize rağmen, Dr. Hakkı Öcal’ın
sizelerle buluştuğu kanal toplantısına ilgi bir hayli fazlaydı. Benzer şekilde,
İMG Teknoloji Laboratuarı Yönetici Editörü Rıdvan Kayacı da, bir çok teknik
probleminize çözüm bulabilmek için birkaç kere IRC kanal sohbetleri yaptı. İlginiz
için teşekkür ederiz! Bu tür buluşmalar, tarih ve saatleri daha düzenli bir
biçimde ilan edilerek devam edecek. Muhtemel toplantı saatleri için resmî
kanallarımızın topic’lerini takip etmeniz yeterli. Bu arada, unutmadan hemen
söyleyeyim, #PC-WORLD, #PC-LIFE, #HakkiOcal ve #GamePro şeklindeki resmî
kanallar listemize bir de #PC-LIFE-TeknoLab’ı ekledik. Bütün bunlar, “İMG
editörleri sizin için IRC’ye girmeye bile başladılar” anlamına geliyor!
Şimdi, “Ne yani,
önceden hiç IRC’ye girmez miydiniz?” diye soracaksınız. Hayır efendim, bir IRC
server’ımız olmadan önce, İMG editörlerinin IRC’ye giriş sayısı, bir elin
parmaklarını bile geçmezdi. Ancak, işlerden güçlerden sıkıldıkları anlarda,
-bilgisayarlarında varsa- mIRC’yi çalıştırmaya vakit bulabilirlerdi. Bu sefer
de, “Bir seneden fazla zamandan beri bu IRC köşesini yazdığın halde IRC’ye
girmediğini mi iddia ediyorsun!” dersiniz. Eh, bu soruya ne ‘evet’, ne de
‘hayır’ diye cevap verebilirim. Ancak, herhangi bir IRC sunucusuna bağlanmak
aklıma geldiğinde Microsoft’un şu anda iyiden iyiye kontrolden çıkmış IRC
network’üne (irc.msn.com) bağlanırdım. Ne DalNet, ne Undernet ne de popüler
Türk IRC server’larında birine bağlanıp durduğum vâkî olmamıştı. Tâ ki,
Rekor.Net’le işbirliği yaparak PC LIFE & PC WORLD IRC server’larını kurma
kararını alana kadar. Bu çalışmaya girişmemizden itibaren önce Rekor.Net’de
(irc.rekor.net), ardından da kendi IRC server’ımızda bulunmaya başladık.
IRC’ye girmeye
başladım da, bakın başıma neler geldi... Hani, bana hep ICQ ve e-mail ile “Hiç
IRC’ye girer misin, nick’in nedir?” gibi sorular sorardınız, ben de “Tabiî
IRC’ye girdiğim zamanlarda kullandığım bir nick’im var. Ama o da benim kişisel
bilgim olarak kalsın.” derdim ya... İşte sayenizde IRC’ye sık girdiğimiz
günlerde, birileri benim o güzelim lâkabıma göz dikmeye başladı. Gerçekten de,
nick’im, iki kelimenin birleştirilmesinden ve farklı büyük/küçük harf
kombinasyonlarıyla yazılmasından oluşuyordu. Yani, başka bir kişinin tesadüfen,
kendiliğinden bulamayacağı kesin! IRC’de karşılaştığım kişilerin bir kısmı,
samimî bir şekilde özelime gelerek seçtiğim nick’i beğendiklerini belirtirken,
ona göz diken bazıları ise, utanmadan, “Abi, nick’in çok güzelmiş. NickServ’den
kaydı düşerse ben hemen kaparım!” demeye bile başladı. Önce, bu iltifatların
(!) dergiyle olan ilişkimizle bir alâkası olup olmadığını düşünmeye başladımsa
da, bu kişilerin hiçbirinin benim adımı, soyadımı veya sıfatımı
bilmediklerinden çok emindim. Ancak, bir değil iki değil, gelip gidip “Çok
güzelmiş; hele sen birkaç gün kullanmayıp NickServ’den kaydın düşmesine sebep
ol, bu nick’i elinden alacağım.” diyenlerin sayısı artmaya başladı...
“Vay be,
Türkiye’de herkesin kendi çapında mafya olduğunu biliyorduk ama demek IRC’de de
‘nickname mafyası’ türemiş!” diye düşünmeme rağmen, “Nasıl olsa lâkabım
NickServ’e kayıtlı; kolay kolay birşey olmaz.” şeklinde kendimden emindim. Bu
şekilde gelenlere, “Ya, kardeşim, gidin kendi kendinize düşünüp güzel nick’ler
bulun. Benimkini kullanmak size ne kazandırır? Sadece, benim lâkabımı çalmış olursunuz.”
desem de nafile! Meğer, kendimden emin olmakla hata etmişim. Önemli bir şeyi
gözden kaçırmışım: Diğer IRC server’ların varlığı ve onların NickServ’lerinde
nick’imi kaydetmemiş olmam! Haydaa, ne yani, işi gücü bırakıp o IRC server
senin, bu IRC server benim, geze geze lâkap mı kaydedeceğim? Bir de, 10-15
günde bir gidip, nick’imin kayıtları düşmesin diye o server’larda sohbet mi
edeceğim? Zaten bunları düşünmeme gerek yokmuş... İş işten geçmiş. “Nickname
mafyası”, benim lâkabı diğer server’larda çoktan tescil etmiş bile. Birgün
arkadaşın biri, “Senin nick’i Superonline IRC sunucusunda gördüm, ama bir de
baktım ki sen değilsin.” dedi. Başka birgün birisi gelip, “Seni hep Dal.Net
server’ında da görüyorum.” dedi. “Hayır ben Dal.Net’e hiç gitmem.” desem de, o
kişi lâkabıma defalarca orada rastladığına emindi...
Doğru, IRC’de
nick’imi gören kişilerin benim kim olduğumu bilmediklerini, ya da zaten çok sık
bir şekilde bu sohbet ortamlarına katılmadığımı belirtmiştim ama, yine de, o
lâkap bir çeşit ismim olmuştu. Nick’imi başka server’larda kaydeden kişi,
oralarda uygunsuz davranışlarda bulunsa, örneğin küfür etse, benim lâkabımla
küfür etmiş olacaktı. Buna nasıl müsaade edebilirim? Çünkü, önceden belirttiğim
gibi, bu nick, ‘atmaca’, ‘irem’, ‘lion’, ‘tikky’, ‘hakan’ ve benzeri lâkaplar
gibi, herkesin aklına gelebilecek türden değil. (Aman, bu saydığım nick’leri
kullananlar alınmasınlar... Kaş yapalım derken göz çıkartmayalım!)
Bu durumda ne
yapabilirim? Tabiî ki, öncelikle o server’lara gidip lâkabımı, çalan kişiden
geri isteme şansım var. Ancak, büyük ihtimalle olumsuz cevap alacağım kesin!
Hatta bir de utanmadan, “heuehe” veya “muahah” diye de gülecektir... İkinci yol
ise, lâkabımın kaydedildiği server’ların sistem yöneticilerine müracaat edip
şifrelerini istemek olabilir. Bu durumda, sistem yöneticilerinin bana ne derece
yardımcı olacaklarını bilemiyorum. Teşebbüsümüzü olumsuz karşılayıp, “Hayır
efendim, kim kaydederse nick onundur. Gelip, bu nick benim diyerek şifre
isteyemezsiniz!” derlerse ne yaparız? “Ama o lâkap gerçekten benim!” diye
çırpınmanız da bir işe yaramaz... Hatta işin en kötü yanı, ‘nick mafyası’nın
lâkabımın bütün çeşitlerini ele geçirmiş olması: _Lâkabım_, Lâkabım_, [Lâkabım]
vs. İkinci yoldan da bir sonuca varamazsak, kapıların hepsi yüzümüze kapanmış
olmuyor! Üçüncü bir yol daha var. Zaten, yaşadığım bu kişisel olayları, sırf bu
üçüncü yolu size tanıtmak için anlatıyorum. Çalınan nick’inizi kurtarabilmek
için üçüncü yol, “hukuka başvurmak”! Evet, evet, yanlış okumadınız. Neden
ezilesiniz ki? Eğer bu işe önem veriyorsanız, direkt mahkemeye başvuracaksınız.
Zaten, “Internet
Hukuku” tartışmaları had safhaya vardı. Superonline tarafından, Internet Hukuku
panelleri bile düzenlendi. Hatırlarsanız, onların da canları, bir başka –ama
büyük çaplı– bir sanal suçtan yanmıştı. Haliyle, hemen hukuka sarılmak zorunda
kaldılar. Başka çaremiz mi var? Ben de aynı yoldan çözüme ulaşabileceğimi
ortaya çıkardım. Buyrun size “IRC Hukuku”!
Bildiğiniz gibi,
Nisan 2000 sayımızdan beri, derginizde E-Hukuk köşesi mevcut. (Malum, son
zamanlarda yayın grubumuz İMG de hukukî bir problem yaşadı. Bu yüzden, Şubat ve
Mart 2000’de size ulaşamamıştık. )Avukat Dr. Mustafa Topaloğlu, bu köşeden
Bilişim Hukuku üzerine sizleri aydınlatıyor. Bundan sonraki açıklamalarımda,
biraz kendisinin alanına girmiş olacağım. Umarım beni mazur görür...
Konuyu dağıtmadan
lâkap kayıdı ve bu konuda ne şekilde olacağını daha açıklamadığım ‘IRC
Hukuku’na geri dönelim. Tabiî, “Lâkabınız çalınmışsa hemen gidin dava açın!”
demeden önce, bir lâkabın hukukî statüsünün ne olduğunu bilmemiz lazım.
Hukukumuzda, nickname, yani lâkap ve müstear adlar, “Kişilik Hakkı” başlığı
altında yer alıyor. Prof. Dr. Mustafa Dural’ın, “Türk Medenî Hukuku’nda Gerçek
Kişiler” kitabı bu konuyu şu şekilde izah etmiş:
“Müstear ad:
Kişinin, belli bir faaliyet alanında, gerçek kişiliğini gizlemek amacıyla
kullandığı addır. Müstear ad, Medenî Kanun’da düzenlenmemiştir. Buna karşılık,
FSEK. 11 [Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu], müstear addan söz eder. (...)
Müstear ad, yukarıda da açıkladığımız gibi, Medenî Kanun’da düzenlenmiş
değildir. Ancak, genellikle, kişinin o adla tanınmış olması halinde, MK 25’den
yararlanılarak, korunacağı kabul edilmektedir.
Lâkap: Bir kişiye,
belirli bir fizikî özellikleri ya da tutumu dolayısıyla başkaları tarafından
yakıştırılan ada lâkap denir. Medenî Kanun’da lâkaba ilişkin hüküm yoktur. Buna
rağmen, bazı yazarlar lâkabın MK. 25 tarafından korunan adlara dahil olduğunu
kabul ederler. Bazı yazarlar ise, lâkaba saldırı yoluyla kişilik hakkının
ihlâli halinde, MK. 24’deki genel kuraldan yararlanılacağı görüşündediler.”
Peki, bu
açıklamalarda geçen Medenî Kanun’un 24. ve 25.’i maddelerinin hükmü nedir?
İlk olarak, Prof.
Dr. Mustafa Dural’ın bu konuyla ilgili olarak öncelik tanıdığı 25. maddeyi
görelim:
Medenî Kanun 25.
madde: “İsmi ihtilâfa mahal veren kimse, hâkimden hakkının tanınmasını talep
edebilir. İsmi gasbolunmasiyle mutazarrir olan kimse, bunun men’ini ve taksir
vukuu takdirinde maddî tazminat talebi hakkına halel gelmemek üzere mâruz
kaldığı haksızlığın mahiyeti icap ediyorsa manevî tazminat namiyle bir meblâğ
itasını da talep edebilir.” Yani, bir ismin kullanılması konusunda kişiler
arasında çekişme çıkarsa, hakkın tespitini davası açılabilir. Adı haksız olarak
kullanılan kişi, buna son verilmesini, varsa maddî zararın giderilmesini ve
uğradığı haksızlığın niteliği gerekiyorsa manevî tazminat ödenmesini
isteyebilir.
Bunun yanı sıra,
bazı yazarların, lâkapların korunması konusunda uygulanabileceğini söylediği
Medenî Kanun’un 24. maddesi ise şu şekilde: “Hukuka aykırı olarak şahsiyet
hakkına tecavüz edilen kişi, hâkimden tecavüzde bulunanlara karşı korunmasını
isteyebilir. Şahsiyet hakkı ihlâl edilenin rızasına veya üstün nitelikte bir
özel ya da kamu yararına veya kanunun verdiği bir yetkiye dayanmayan her
tecavüz hukuka aykırıdır.”
Bu tür bir
problemle karşılaşıp çözüm olarak da Gerçek Kişiler kitabındaki açıklamalara ve
Medenî Kanun’un ilgili maddelerine ulaşınca, bu durumu başka hukukçulara da
danıştım. Önce, İstanbul Bilgi Üniversi Hukuk Fakültesi’nden, bilgisayar ve
Internet dünyasına ve dolayısıyla da, Bilişim Hukuku’na yakınlıklarıyla
tanıdığım iki akademisyen vardığım bu sonuca tamamen katıldıklarını
belirttiler. Ardından da, aynı üniversitede ders vermekte olan ve Türk Medenî
Hukuku’nda günümüzün en önemli otoritesi sayılan bir profesöre konuyu,
NickServ’ün ne olduğundan nick’lerin nasıl kullanıldığına kadar, bütün
ayrıntılarıyla izah ettim. Basılı herhangi bir yayında bu fikrinin yer
almadığı, yani sadece sohbetimizin kaynak gösterilemeyeceğini düşündüğü
gerekçesiyle isminin bu yazıda verilmesini istemeyen sayın hocamız da, bu tür
bir lâkap çalma hâdisesinde, hukukî yollara başvurulabileceğini ve Medenî
Kanun’un 24 ve 25. maddelerinin ileri sürülmesiyle hak aranabileceğini, icap
ediyorsa tazminat bile talep edilebileceğini kabul etti.
Fakat, bu meselede
bazı önemli ayrıntıları gözden kaçırmamanız lazım. En önemlisi, kullandığınız
nick’in sıradan bir kişinin düşünür düşünmez kendisi için bulamayacağı tarzda
bir lâkap olması gerektiğidir. İkinci olarak, bu lâkap ile bir IRC server’da
tanınıyor olmanız, yani belirli bir şahit kitlesine sahip olmanız lazım.
Örneğin, benim nick’imin PC LIFE yazarı Cüneyd Er’e ait olduğunu bilmeyen insan
çoktu. Ancak, o nick’in sahibini tam olarak adıyla, soyadıyla ve mesleğiyle
tanımasalar bile, o server’a gelen ve belirli kanallarda bulunan, belirli bir
arkadaş çevresi olan bir kişi olarak bilirlerdi. Yani, lâkabın bir şahısla
bütünleşmiş olması da yeterli ve önemlidir. Şimdiye kadarki açıklamalar ile en
son saydığım bu şartların size tamamıyla uyduğuna eminseniz ve lâkabınız başka
kişiler tarafından çalınmış ya da başka server’larda “nick tescil servisi”ne
kaydedilmişse, hemen hukukî girişimlerde bulunabilirsiniz.
Lâkabınız başka
server’larda başkaları tarafından taklit edilerek kullanılıyorsa, büyük
ihtimalle o server’ın NickServ kayıtlarındaki tescil tarihi, sizinkinden daha
yeni olacaktır. Bu kayıtları da, noter yoluyla tespit ettirip resmîleştirdikten
sonra, nick’inizin taklit edildiğine dair mahkeme müracaatınız olursa, bir
delil olarak kullanabilirsiniz. Böylece, gerekli şahitleri bulmanın yanı sıra,
kanıtlarınızı da güçlendirmiş olursunuz. Davacı olacağınız
Belki bir kişinin
nick’i üzerinde bu kadar titizlenmesi, bazı IRC ortamlarını pek tercih etmeyen
Internet kullanıcılarına garip gelebilir. Oysa, durum hiç de küçümsenecek gibi
değil. Öyle lâkaplar var ki, sadece bir IRC server’da sohbetlere katıldığı
halde, ünü bütün Türk IRC dünyasına yayılmış durumda... Hangi server’a
giderseniz gidin, o kişi belki oraya hiç bağlanmamış olsa bile tanınıyor. Bu
durumda, insanların nick’leriyle tanındığı bir dünyada, bir kişinin, kendisiyle
bütünleşmiş nick’inin başkaları tarafından kullanılmamasını istemesi ve bunun
için her türlü girişimde bulunması son derece tabiî. Çünkü, artık o nick’in her
türlü hareketi, o şahsı bağlar duruma gelmiş oluyor...
İşin en güzel yanı
da, mahkeme kanalıyla nick’iniz üzerindeki hakkınızı tespit ettirmeniz hâlinde,
o lâkabı bütün server’ların NickServ’lerinde sanki “noexpire on” yapmış gibi
bir avantaja sahip olacak bulunmanız.
NOEXPIRE
“Noexpire”? Evet,
yeri gelmişken hemen bu komutu tanıtayım. Ancak, “noexpire”, sadece IRC sistem
yöneticilerinin kullanabileceği türden komutlar arasında. Eğer lâkabınızı
NickServ’e veya kanalınızı ChanServ’e kaydettiyseniz bu lâkap veya kanalı
kullanmadığınız takdirde, belirli bir zaman içerisinde kayıtları otomatik
olarak silinir. Bu zamanaşımı, genellikle 10 ilâ 15 gün arasında olan ve
server’dan server’a değişen bir süredir. Ancak, eğer bir IRC sistem yöneticisi,
herhangi bir kanal veya lâkap üzerinde ‘noexpire on’ komutunu uygularsa, o
kanal veya lâkap zamanaşımı listesinden çıkartılmış olur. Bir nevî, ömür boyu
kayıtlı kalma hakkı alır.
Bir kanalı
zamanaşımından çıkartma komutu: /chanserv set #kanal-adı noexpire on (iptali
için off)
Bir lâkabı
zamanaşımından çıkartma komutu: /nickserv set <nick> noexpire on (iptali
için off)
Bu ay, IRC’nin
klasik komutlarını vermek, nuke’lerden, Truva Atlarından, kendini hacker
zanneden lamer’lardan bahsetmek yerine farklı bir probleminize yardımcı olalım
dedik... Çünkü, IRC birçok sosyal ilişkinin yaşandığı bir dünya. Bu sosyal
ilişkiler de zaman içinde daha kesin kurallarla muhakkak düzene sokulacaktır.
Zaten hukuk da, insanlar arası ilişkileri düzenleyen kurallar bütünü...
Internet ve kurallardan bahsedince, bazıları hemen “Internet’e sansür geliyor!”
gibisinden yaygaralar koparıyorlar. Oysa, bu düşünce yanlış. Internet’e sansür
getirme çabasında olan birileri var olabilir. Fakat, gördüğünüz gibi
kuralsızlık her çeşit sosyal toplumda sıkıntıları da beraberinde getirecektir.
Mevcut kuralların bile yorumlanarak uygulanması, güzel sonuçlara ulaşmamızı
sağlıyor.
Önümüzdeki aya
kadar bizi beklemenize gerek yok. Hemen IRC server’ımıza bağlanarak İMG
editörlerinden birilerine rastlayabilirsiniz. mIRC’nizin herhangi bir
penceresinde vermeniz gereken tek komut,
/server
irc.pclife.com.tr veya /server irc.pcworld.com.tr
E-mail ve ICQ
mesajlarınızda, IRC yoluyla bizlere ulaşmak istediğinizi belirtiyorsunuz. O
zaman, tek umudunuz, rastgele bağlandığımız saatleri tutturabilmek olsun.
Önceden de ifade ettiğim gibi, özel toplantı saatleri zaten resmî
kanallarımızın topic ve giriş mesajlarında yer alacaktır. Hemen unutmadan
söyleyeyim: Şu anda, bu yazının konusunu teşkil eden o meşhûr nick’imi
kullanmıyorum. Hele biraz zaman geçsin, belki tamamıyla unutulur, “nick
mafyası” lâkabımı kara listesinden çıkartır, o zaman yavaş yavaş tekrar
kullanmaya başlarım.
Hoşça kalın...
HAZIRLAYAN:
Cuneyt Er